Bir sosyal medya platformu tam olarak ne işe yarar? Birçok kişi, “İnsanları çevrimiçi ortamda buluşturmak” veya “Arkadaşlarımızın hayatındaki gelişmeleri takip edebileceğimiz dijital bir buluşma noktası yaratmak” diyecek olabilir. Ve esasında bu yanıtlar yanlış da değil. Zira sosyal medyanın ilk yıllarındaki vaadi tam olarak böyle bir şeydi: Eski arkadaşları buluşturmak, insanları birbirine bağlamak, uzakları yakın etmek...
Bugün geldiği noktada ise sosyal medya, bu vaadinden büyük oranda uzaklaşmış durumda. Bugün artık elimizde sosyalleştiren bir platform yerine, milyonlarca insanın birbirine bağlıymış gibi göründüğü ama aslında kimsenin kimseyle gerçek anlamda konuşmadığı devasa bir dijital sahne var. Bu sahnede herkes kendi performansını sergiliyor ve dur durak bilmeden diğer performansları izliyor.
Bir adım geriden: Sosyal medyanın ilk nesli, gerçekten sosyalleşiyordu. SixDegrees ve MySpace gibi öncülleri bizi yavaş yavaş sosyal medya fikrine ısındırsa da asıl sosyal medya devrimini şüphesiz ki Facebook yarattı. Yaklaşık 20 yıl önce bugünkü CEO’su Mark Zuckerberg tarafından kullanıma sunulduğunda platform, öğrencilerin birbiriyle iletişimde kalabileceği bir dijital ortam yaratarak üniversite kampüslerinde patlama yaptı.
Ondan yalnızca iki yıl sonra kullanıma sunulan Twitter ise insanların ne yediklerini, ne izlediklerini ve güncel gelişmeler hakkındaki fikirlerini 140 karakterde paylaştığı bir sosyalleşme alanı oluşturdu. Oyunun kurallarını en çok değiştiren platform olan Instagram da kullanıcıların arkadaşlarının hayatlarında olup biteni takip edebilecekleri bir mecraydı.
Facebook’ta arkadaşınızın yeni biriyle flört edip etmediğini veya mezun olup olmadığını öğrenir, kuzeninizin durumunuzda paylaştığınız bir şakaya yanıt verip vermediğini kontrol etmek için koşarak masaüstü bilgisayarınızı açardınız. Özellikle 2010’ların başında çevrimiçi olmanın temel amacı, yalnızca arkadaşlarla iletişim kurmaktı. Facebook’un arkadaş listesi, Twitter’daki mentionlar ve web tabanlı forum sayfaları, iki yönlü iletişimin olduğu ve sosyalleşmeye teşvik eden araçlardı.
Sosyal medya, geleneksel medyaya benzemeye başladı
Son 10 yılda ise sosyal medya, giderek artan oranda geleneksel medya gibi görünmeye başladı. Instagram ve Facebook akışları, reklamlar ve sponsorlu içeriklerle dolup taşarken TikTok ve Snapchat, cilt bakım kremleri ve flört uygulamalarını tanıtan influencerların videolarıyla markaların vitrini hâline geldi.
Neden önemli? Bu dönüşüm, sosyal medyayı birçok açıdan çok daha az sosyal bir yer hâline getirdi. Sıradan kullanıcılar, oldukça profesyonel görünümlü içeriklerle dolu bir akışa katılmaktan çekinerek kendi kabuğuna çekilirken sosyalleşme amacıyla yapılan paylaşımlar ve ticari paylaşımların sayısı arasındaki orantısızlık giderek daha da büyüdü.
Artık birçok kullanıcı, arkadaşlarıyla iletişime geçebileceği çok daha fazla sayıda platform bulunmasına rağmen sosyal medyada çok daha az iletişim kurmayı tercih ediyor. Instagram ve WhatsApp’tan mesaj alan ortalama bir kullanıcı, maruz kaldığı içerik bombardımanı arasında mesaja yanıt verecek zamanı ve enerjiyi zar zor bulabiliyor. Sürekli ulaşılabilir olma hâli, bir suçluluk psikolojisi, mahcubiyet ve özür silsilesini de beraberinde getiriyor.
Üstelik “Ben mesaj yazma konusunda kötüyüm” ya da “Mesajlara yanıt verme konusunda iyi değilimdir” türündeki genelleyici anlatıların sayısı, her geçen gün daha da artıyor. Fakat bu anlatıların tümü, ortak olarak ekranın arkasındaki bireyi suçluyor ve sorunu bir grup insanda bulunan doğal bir kusur olarak tasvir ediyor.
Dahası: Facebook kurucusu Mark Zuckerberg de bu dönüşümü yakın zamanda bizzat kabul etti. ABD Federal Ticaret Komisyonu’nun (FTC) Facebook’un çatı şirketi Meta’ya Instagram ve WhatsApp satın alımıyla rekabeti engellediğini öne sürerek açtığı tekelcilik karşıtı davanın ilk duruşmasında Zuckerberg, sosyal medyanın artık 2010’lu yıllarda olduğu gibi görünmediğini dile getirdi.
Meta CEO’su ayrıca, şirketin sosyal medya alanındaki ana odak noktasını artık eğlence, dünyayı öğrenme ve neler olup bittiğini keşfetme pratiklerine çevirdiğini işaret etti.
Bununla birlikte: Sıradan kullanıcılar arasındaki iletişimde görülen azalma, doğrudan Meta verileriyle de doğrulandı. Meta, duruşma sırasında yaptığı bir sunumda arkadaşlar tarafından paylaşılan bir gönderiyi görüntülemek için harcanan zamanın son iki yılda Facebook’ta %22’den %17’ye, Instagram’da ise %11’den %7’ye düştüğünü açıkladı.
Pew Research Center’ın 2021 yılında ABD’deki kullanıcılarla yaptığı bir anket de artık sosyal medya kullanıcılarının %70’inin hiç paylaşım yapmadığına ya da çok nadir paylaşım yaptığına ve yalnızca paylaşılan diğer içerikleri tükettiğine işaret etmişti.
Sosyal medya, gösteri toplumunun bir ürünü mü?
Sosyal medya platformları şirketleştikçe kullanıcıların arkadaşlarını hayatlarındaki gelişmelerden haberdar etmek için yaptıkları paylaşımları görmek giderek zorlaştı. Akışlar, artık ünlülerin hazırladığı tanıtım videoları, uzman görüşleri, popüler kültür içeriklerinden alınan klipler ve yapay zeka üretimi görsellerle dolup taşıyor. Instagram, Facebook, TikTok ve X kullanıcıları, tatilleri veya gittikleri şık bir akşam yemeğine arkadaşlarından gelen yorumları görmek yerine markalardan ve influencerlardan gelen profesyonel içerikleri görüntülüyor.
Bu da sosyal medya platformlarının artık kullanıcıları arkadaşlarından daha çok, markalarla buluşturduğu anlamına geliyor. Algoritmaların yarattığı etkileşim ekonomisi, sosyal medyanın iletişimden çok kişisel marka yönetimi, imaj yönetimi ve gösteri için uygun bir alana evrilmesine yol açıyor. Sosyal medya paylaşımlarının çoğu, artık gerçek bir diyalog kurmak yerine bir sahne performansına dönüşüyor.
Gösteri toplumu: Fransız filozof Guy Debord’un 1967 yılında yayımlanan Gösteri Toplumu kitabı da modern kapitalist toplumun, gerçek deneyimleri imgelerle ve gösterilerle değiştiren bir sistem yarattığına işaret ediyor. Debord’a göre insanlar artık, gerçek hayatla değil, onun medyada sunulan temsilî görüntüleriyle etkileşime giriyor. Böylece toplum, kendi deneyimlerini yaşamayı bırakıp medya ve kültürel araçlar aracılığıyla sunulan hazır imgeleri tüketiyor.
Artık olayların içeriğinden çok, nasıl sunulduğu ve nasıl gösteriye dönüştürüldüğü önem taşıyor. Böylece gösteri, izleyicinin aktif deneyiminden uzak, pasif bir tüketim nesnesine dönüşüyor.
Geniş açı: Debord’un yaklaşık 60 yıl önce işaret ettiği bu toplum düzeni, bugün büyük oranda sosyal medyada da vücut buluyor ve geçerliliğini koruyor. Birçok kullanıcı, bir konser veya yurt dışı seyahatine ilişkin deneyimini sosyal medyada paylaşmadığı sürece yaşamadığını hissederken gerçek yaşam deneyimlerinin önemli bir bölümü birer gösteri nesnesine dönüşüyor. Bu durum, sosyal medyayı profesyonel performansların sergilendiği bir sahne hâline getiriyor.
Mevcut günlük yaşam düzeni de iletişimde kalmayı çok daha az öncelikli kılıyor. Yoğun çalışma temposu içinde tüm gününü bilgisayar ekranına bakarak geçiren ve maruz kaldığı içerik bombardımanı nedeniyle dikkat süresi sürekli kısalan kullanıcılar, serbest vakitlerinde sosyal medyada çok daha az etkileşime girme ihtiyacı hissediyor. Birçok uzman, bire bir iletişimdeki düşüş ivmesi ve izolasyon eğilimini sosyal medya kadar 21’inci yüzyılın kapitalist düzeniyle de açıklıyor.
Paylaşım yapmak, paylaşımın ardındaki temel ihtiyacı karşılıyor mu?
Çoğu kullanıcının içerik tükettiği ama aktif olarak diyalog kurmadığı sosyal medya, giderek çok daha az sosyal bir yer hâline geliyor. Bu durum, artık birçok kullanıcının neden telefonu eline aldığını ve sosyal medyada paylaşım yapmasının asıl amacını sorgulamasına yol açıyor: Bugünkü koşullarda paylaşım yapmak, gerçekten paylaşım yapmanın arkasındaki temel ihtiyacı karşılıyor mu? Sosyal medyada sürekli paylaşım yapıyor ve hâlâ gelen mesajlara yanıt vermiyorsak tam olarak neden ve kiminle paylaşıyoruz?
Elbette tüm paylaşımlar, gösteri toplumunun bir parçası olmayı amaçlamıyor. Ancak şüphesiz ki bugün sosyal medyada paylaşım yapmak, eskisinden çok daha farklı bir anlam taşıyor. Nüfusu giderek artan sosyal medya, bugün çok daha kalabalık ama her zamankinden daha sessiz bir hâle geliyor. Belki de bu sessiz kalabalık, “sosyal” kelimesini yeniden tanımlıyor.