2025 Cannes Film Festivali
13–24 Mayıs 2025 tarihleri arasında gerçekleşen 78. Cannes Film Festivali, yine sinema dünyasının nabzını tuttu. Festivalin jüri başkanlığını üstlenen Juliette Binoche, hem zarafetiyle hem de sinemaya olan katkısıyla dikkat çekerken, bu yıl yarışan filmler arasında usta yönetmenlerin imzası kadar ilk kez kamera arkasına geçen isimler de öne çıktı.
Altın Palmiye için yarışan 19 film arasında Kelly Reichardt, Richard Linklater, Joachim Trier, Wes Anderson, Julia Ducournau ve Dardenne kardeşler gibi isimler sinemaseverleri bir kez daha büyülerken, Scarlett Johansson ve Harris Dickinson’ın yönetmenlik denemeleri de bolca konuşuldu.
Festivalin en çok ses getiren anlarından biri ise, Tom Cruise’un yıllar sonra Cannes’a dönüşüydü. “Mission: Impossible – The Final Reckoning”in gösterimiyle Cruise, salonu adeta alkış yağmuruna tuttu.
Bu yılki festival yalnızca yarışma filmleriyle değil, “Gece Yarısı Gösterimleri”, “Belirli Bir Bakış” ve “Cannes Prömiyeri” bölümleriyle de dünya sinemasının hem usta kalemlerini hem yeni yeteneklerini aynı çatı altında buluşturdu.
Ve elbette en duygusal anlardan biri, Robert De Niro’ya verilen Altın Palmiye Onur Ödülüydü. 13 Mayıs’taki törende ayakta alkışlanan usta oyuncu, sahnede yaptığı konuşmada Cannes’a duyduğu sevgiyi yineleyerek, festivalin “sinemanın yaşayan ruhu” olduğunu vurguladı.
Sinemaseverlerin dört gözle beklediği bu yılki festivalde çok konuşulan olaylar da oldu. Örneğin; açılışın hemen öncesinde festival yönetimi, açıkladığı “kıyafet kurallarıyla” gündeme geldi. Kırmızı halıda ve festivalin diğer alanlarında çıplaklığın, hacimli ve uzun kuyruklu elbiselerin yasaklandığı duyuruldu. “Edebe uygunluk” gerekçesiyle açıklanan bu kararın yalnızca kadınları hedef aldığı ve festivalin ahlak polisliği yaptığı konuşuldu.
Festivalin son gününe ise Fransa’nın güneyinde geniş çapta yaşanan elektrik kesintileri damga vurdu. Cannes’ı da etkileyen kesintiler nedeniyle gösterimler beş saat boyunca aksadı, ödül töreni için alana jeneratörler getirildi.
Bu yıl verilen ödüllerden öne çıkanlar şöyle:
- FIPRESCI Ödülü: The Secret Agent (yön. Kleber Mendonça Filho)
- Altın Palmiye: It Was Just an Accident (yön. Jafar Panahi)
- Grand Prix (Jüri Büyük Ödülü): Sentimental Value (yön. Joachim Trier)
- En İyi Yönetmen: Kleber Mendonça Filho (The Secret Agent)
- Jüri Ödülü: Sound of Falling (yön. Mascha Schilinski) ve Sirat (yön. Oliver Laxe)
- Özel Ödül: Resurrection (yön. Bi Gan)
- En İyi Senaryo: Jean-Pierre ve Luc Dardenne (The Young Mother’s Home)
- En İyi Kadın Oyuncu: Nadia Melliti (La Petite Dernière)
- En İyi Erkek Oyuncu: Wagner Moura (The Secret Agent)
- Altın Kamera (En İyi İlk Film): The President’s Cake (yön. Hassan Hadi)
- Altın Palmiye – Kısa Film: I’m Glad You’re Dead Now (yön. Tawfeek Barhom)
Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü Alan Filmler
It Was Just an Accident (Sadece Bir Kazaydı) – IMDb: 7.4
“It Was Just an Accident” (Sadece Bir Kazaydı), İranlı yönetmen Cafer Panahi’nin sansür ve baskıya rağmen çektiği çarpıcı politik gerilim filmi olarak 2025 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’yi kazandı. Panahi’nin hapishane deneyimlerinden ilham alan film, eski siyasi mahkûmların, kendilerine işkence eden gardiyanı kaçırıp yüzleşmeleri üzerinden adalet, intikam ve vicdan temalarını işliyor.

Yönetmenin 15 yılı aşkın süredir süren seyahat ve film yapma yasağının ardından gizlice çekilen bu yapım, İran’daki baskıcı rejime karşı cesur bir duruş sergiliyor. Festivalde büyük yankı uyandıran film, Panahi’nin Cannes’da kazandığı ilk Altın Palmiye olmasının yanı sıra, onun Berlin ve Venedik’teki önceki başarılarıyla birlikte “üç büyük” festivalin en prestijli ödüllerini kazanan nadir yönetmenler arasına girmesini sağladı.
Ödül aldığı yıl: 2025
Anora – IMDb: 7.5

2024 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü kazanan “Anora“, Amerikalı yönetmen Sean Baker imzası taşıyan çarpıcı bir drama. Brooklyn’de yaşayan genç bir seks işçisinin, Rusya’nın zengin bir oligark ailesiyle kurduğu beklenmedik bağ üzerinden şekillenen film, sınıf farkı, özgürlük arayışı ve aşk gibi temaları cesurca ele alıyor. Gerçekçi anlatımı, dinamik kurgusu ve doğal oyunculuklarıyla öne çıkan “Anora“, Cannes jürisinin büyük övgüsünü alarak festivalin en prestijli ödülünü kazandı. Sean Baker, bu başarısıyla bağımsız sinemanın sınırlarını bir kez daha genişletirken, “Anora” yılın en çok konuşulan filmlerinden biri haline geldi.
Ödül aldığı yıl: 2024
Anatomy of a Fall (Bir Düşüşün Anatomisi) – IMDb: 7.6

2023 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü kazanan “Anatomy of a Fall“, Fransız yönetmen Justine Triet’nin imzasını taşıyan çarpıcı bir hukuk draması. Film, Fransız Alpleri’nde izole bir yaşam süren yazar Sandra’nın (Sandra Hüller) kocasının gizemli ölümünün ardından cinayetle suçlanmasını konu alıyor. Oğulları Daniel’in (Milo Machado-Graner) görme engelli olması ve olayın tek tanığı olması, dava sürecini daha da karmaşık hale getiriyor. Triet’nin Arthur Harari ile birlikte yazdığı senaryo, evlilik, annelik ve kariyer gibi temaları derinlemesine işleyerek izleyiciyi düşündürüyor. Film, Cannes’daki başarısının ardından birçok uluslararası ödül kazanarak yılın en çok konuşulan yapımlarından biri haline geldi.
Ödül aldığı yıl: 2023
Triangle Of Sadness (Hüzün Üçgeni) – IMDb: 7.3

2022 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü, İsveçli yönetmen Ruben Östlund’un yönettiği “Triangle of Sadness” (Hüzün Üçgeni) filmine verildi. Östlund, bu ödülle birlikte Cannes’da ikinci kez Altın Palmiye kazanarak sinema dünyasında önemli bir başarıya imza attı. Film, lüks bir gemi yolculuğunda yaşanan olaylar üzerinden sınıf ayrımlarını ve toplumsal hiyerarşiyi hicivsel bir dille ele alıyor. Başrollerinde Harris Dickinson, Charlbi Dean ve Woody Harrelson’ın yer aldığı yapım, gösterimi sırasında dakikalarca ayakta alkışlandı ve eleştirmenlerden olumlu yorumlar aldı. “Triangle of Sadness“, Cannes’daki başarısının ardından uluslararası alanda da büyük ilgi gördü ve çeşitli festivallerde ödüller kazandı.
Ödül aldığı yıl: 2022
Titane IMDb: 6.5

2021 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü kazanan “Titane“, Fransız yönetmen Julia Ducournau’nun imzasını taşıyan çarpıcı bir film. Çocuklukta geçirdiği bir araba kazası sonrası kafatasına titanyum plaka takılan Alexia’nın (Agathe Rousselle) sıra dışı yaşamını ve kimlik arayışını konu alıyor. Ducournau, bu yapımla Cannes tarihinde Altın Palmiye’yi kazanan ikinci kadın yönetmen olurken, ödülü tek başına alan ilk kadın yönetmen unvanını da elde etti. “Titane“, cesur anlatımı ve sınırları zorlayan temalarıyla sinema dünyasında geniş yankı uyandırdı.
Ödül aldığı yıl: 2021
2020 yılında COVID-19 pandemisi nedeniyle Cannes Film Festivali iptal edildi ve bu nedenle Altın Palmiye ödülü verilmedi. Bu durum, festival tarihinde nadir görülen bir olay olduğu için sinema dünyasında büyük yankı uyandırdı.
Yine de festivalin resmi seçkisine alınan filmler arasında öne çıkan yapımlar vardı. Örneğin, Wes Anderson’ın “The French Dispatch” ve Thomas Vinterberg’in “Another Round” filmleri, 2020 Cannes Film Festivali’nin resmi seçkisine dahil edildi. Bu filmler, festivalin iptaline rağmen sinema dünyasında büyük ilgi gördü ve çeşitli ödüller kazandı.
Parasite (Parazit) IMDb: 8.5

2019 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü kazanan “Parasite” (Gisaengchung), Güney Koreli yönetmen Bong Joon-ho’nun imzasını taşıyan çarpıcı bir kara komedi ve gerilim filmi. Film, düşük gelirli Kim ailesinin, varlıklı Park ailesinin evine hizmetçi olarak sızmasıyla başlayan olayları konu alıyor. Sınıf ayrımı, sosyal adaletsizlik ve insan doğasının karanlık yönlerini ustalıkla işleyen “Parasite“, Cannes jürisi tarafından oybirliğiyle ödüle layık görüldü. Bu başarı, Bong Joon-ho’yu Altın Palmiye kazanan ilk Güney Koreli yönetmen yaptı. Film, Cannes’daki başarısının ardından 2020 Oscar Ödülleri’nde En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Orijinal Senaryo ve En İyi Uluslararası Film dahil olmak üzere dört dalda ödül kazanarak sinema tarihine geçti.
Ödül aldığı yıl: 2019
Shoplifters (Arakçılar) IMDb: 7.9

2018 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü kazanan “Shoplifters” (Japonca: Manbiki Kazoku), Japon yönetmen Hirokazu Kore-eda’nın imzasını taşıyan etkileyici bir drama filmi. Tokyo’nun kenar mahallelerinde yaşayan ve geçimlerini küçük hırsızlıklarla sağlayan bir ailenin, terk edilmiş küçük bir kızı evlerine almasıyla gelişen olayları konu alıyor. Aile bağları, ahlaki değerler ve toplumun dışladığı bireyler üzerine derinlemesine bir bakış sunan “Shoplifters“, Cannes jürisi tarafından büyük beğeniyle karşılanarak festivalin en prestijli ödülüne layık görüldü. Bu başarı, Japon sinemasının uluslararası alandaki etkisini bir kez daha gözler önüne serdi.
Ödül aldığı yıl: 2018
The Square (Kare) IMDb: 7.1

2017 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü kazanan “The Square“, İsveçli yönetmen Ruben Östlund’un imzasını taşıyan çarpıcı bir kara komedi ve drama filmi. Stockholm’deki prestijli bir çağdaş sanat müzesinin küratörü olan Christian’ın, yeni bir sanat enstalasyonu olan “The Square”ı tanıtmaya çalışırken yaşadığı kişisel ve profesyonel krizleri konu alıyor. Claes Bang, Elisabeth Moss ve Dominic West’in başrollerini paylaştığı yapım, sanat dünyasının ikiyüzlülüğünü, sosyal sorumluluk kavramını ve bireysel ahlaki ikilemleri hicivsel bir dille ele alıyor. Cannes’daki başarısının ardından film, En İyi Yabancı Film dalında Oscar adaylığı da dahil olmak üzere birçok uluslararası ödül ve adaylık elde etti.
Ödül aldığı yıl: 2017
I, Daniel Blake (Ben, Daniel Blake) IMDb: 7.8

2016 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü kazanan “I, Daniel Blake”, İngiliz yönetmen Ken Loach’un imzasını taşıyan etkileyici bir sosyal drama. 59 yaşındaki marangoz Daniel Blake’in (Dave Johns), geçirdiği kalp krizi sonrası sağlık sorunlarına rağmen devletin sosyal yardım sisteminde yaşadığı zorlukları ve bürokratik engelleri konu alıyor. Loach’un sade ve gerçekçi anlatımı, modern refah devletinin çelişkilerini gözler önüne sererken, izleyiciyi derinden etkileyen bir hikâye sunuyor. “I, Daniel Blake”, Cannes’daki başarısının ardından BAFTA’da En İyi İngiliz Filmi ödülünü de kazanarak, yılın en çok konuşulan yapımlarından biri haline geldi.
Ödül aldığı yıl: 2016
Dheepan IMDb: 7.2

2015 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü kazanan “Dheepan“, Fransız yönetmen Jacques Audiard’ın imzasını taşıyan etkileyici bir drama. Film, Sri Lanka’daki iç savaştan kaçarak Fransa’ya sığınan üç Tamil mültecinin, sahte bir aile kimliğiyle yeni bir yaşam kurma çabalarını konu alıyor. Başrolde, gerçek hayatta da eski bir Tamil gerillası olan Antonythasan Jesuthasan var. Film göçmenlik, entegrasyon ve şiddetin travmatik etkilerini çarpıcı bir şekilde işliyor. Audiard’ın bu yapımı, Cannes’da jüri başkanlığını üstlenen Coen Kardeşler tarafından büyük beğeniyle karşılanarak festivalin en prestijli ödülüne layık görüldü. “Dheepan“, Cannes’daki başarısının ardından uluslararası alanda da dikkat çekti ve birçok ödül kazandı.
Ödül aldığı yıl: 2015
Cannes’da İz Bırakan Türk Sineması: Ödüllü Filmler ve Oyuncular
Dünyanın en prestijli sinema etkinliklerinden biri olan Cannes Film Festivali, her yıl global sinemanın en güçlü yapımlarını buluşturuyor. Bu seçkin festivalde Türk sineması da yıllar içinde etkileyici bir varlık gösterdi. 1982’de Yılmaz Güney ve Şerif Gören imzasını taşıyan “Yol” filmiyle Türkiye, ilk kez Altın Palmiye ödülünü kazanarak Cannes sahnesine adını altın harflerle yazdırdı. O günden bu yana pek çok Türk filmi, yönetmen ve oyuncu Cannes’da alkışlandı, ödüllerle onurlandırıldı.
İşte Cannes Film Festivali tarihinde iz bırakan, ödül kazanan Türk yapımları ve sinema dünyamızın gurur kaynağı isimler!
Merve Dizdar, “Kuru Otlar Üstüne” – IMDb: 7.7

76’ncı Cannes Film Festivali’nde Türkiye sineması adına tarihi bir an yaşandı. Merve Dizdar, Nuri Bilge Ceylan’ın yönettiği “Kuru Otlar Üstüne” filmindeki performansıyla En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nün sahibi oldu. Filmde “Nuray” karakterine hayat veren Dizdar, sahnedeki etkileyici konuşmasıyla da uzun süre konuşuldu. Ödülünü şu sözlerle tüm kadınlara adadı:
Bu ödülü; kendine layık görülenlere boyun eğmeyip eyleme geçen, bu uğurda her şeyi göze alan tüm kız kardeşlerime ve Türkiye’de hak ettiği güzel günleri yaşamayı bekleyen mücadeleci ruhlara armağan ediyorum.
Dizdar’ın bu başarısı, Türk oyuncular arasında Cannes’da alınan ilk En İyi Kadın Oyuncu ödülü olarak tarihe geçti.
Ödül aldığı yıl: 2023
Rezan Yeşilbaş, “Sessiz” – IMDb: 6.7

Cannes Film Festivali’nin Kısa Film kategorisinde ödül kazanan ilk Türk yapımı olma özelliğini taşıyan bu çarpıcı film, üç çocuk annesi Zeynep’in hikâyesini merkezine alıyor. 1984 yılında Diyarbakır’da geçen filmde, Zeynep’in hapishanedeki eşini ziyaret etmesiyle başlayan süreç, izleyiciyi sarsıcı bir yüzleşmeye götürüyor. Minimal anlatımı ve güçlü duygusal derinliğiyle dikkat çeken yapım, toplumsal hafıza ve kadın bakış açısıyla da övgü topladı. Cannes’da alınan bu ödül, Türk kısa film tarihinde dönüm noktası olarak kabul ediliyor.
Ödül aldığı yıl: 2012
Fatih Akın, “Yaşamın Kıyısında” – IMDb: 7.7

2007 yapımı “Yaşamın Kıyısında” (Auf der anderen Seite), Türk-Alman sinemasının en güçlü örneklerinden biri. Yönetmen Fatih Akın, filmde altı farklı karakterin kesişen hayat hikâyelerini ustalıkla kurgularken; göçmenlik, kimlik, kayıp, baba-oğul ilişkileri ve aşk gibi evrensel temaları derinlikli bir anlatımla ele alıyor. Bremen’den başlayıp Karadeniz kıyılarına uzanan bu yolculuk, hem fiziksel hem duygusal sınırların ötesine geçiyor. Film, 2007 Cannes Film Festivali’nde “En İyi Senaryo Ödülü”nü kazanarak uluslararası arenada büyük takdir topladı ve Fatih Akın’ın anlatı gücünü bir kez daha gözler önüne serdi.
Ödül aldığı yıl: 2007
Nuri Bilge Ceylan, “Uzak” – IMDb: 7.5

Nuri Bilge Ceylan’ın 2002 yapımı “Uzak” filmi, modern şehir yaşamıyla taşranın hayal kırıklıkları arasında sıkışıp kalan iki adamın iç dünyasına derin bir bakış sunuyor. İstanbul’da yaşayan fotoğrafçı Mahmut ile iş aramak için kırsaldan gelen kuzeni Yusuf’un aynı evde başlayan sessiz birlikteliği, zamanla derinleşen bir yabancılaşma ve iletişimsizlik üzerinden anlatılıyor. Minimalist sinema dili, uzun planları ve sessizliklerle kurduğu duygusal yoğunlukla dikkat çeken film, 2003 Cannes Film Festivali’nde Büyük Jüri Ödülü’nü ve En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazanarak uluslararası alanda büyük bir başarıya imza attı. “Uzak”, hem Türk sinemasında bir dönüm noktası oldu hem de Ceylan’ın dünya sahnesindeki yükselişini başlatan film olarak hafızalara kazındı.
Ödül aldığı yıl: 2002
Şerif Gören ve Yılmaz Güney, “Yol” – IMDb: 7.9

Yılmaz Güney’in senaryosunu yazdığı, Şerif Gören’in yönettiği 1982 yapımı “Yol”, taşıdığı politik ve toplumsal eleştirilerle Türk sinema tarihinde çığır açtı. Beş mahkûmun bir haftalık izinleri boyunca memleketlerine yaptığı yolculuğu konu alan film, Türkiye’nin 1980 sonrası siyasi atmosferini, aile yapısını, kadınların toplumdaki yerini ve bireysel özgürlükleri cesur bir dille sorguluyor. 1982 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü kazanan ilk Türk filmi olan “Yol”, aynı zamanda En İyi Yönetmen ödülüne de layık görüldü. Yasaklı olduğu dönemde yurtdışında tamamlanan film, hâlâ dünya sinemasının başyapıtları arasında gösteriliyor.
Ödül Aldığı yıl: 1982